Selçuk Geçer’den kritik dolar tahmini: ’50 TL’de durursa şükredin’
Yerel seçimlerin öncesinde doların 34 TL’li bulacağı iddiasıyla isminden söz ettiren ve dediği gibi de çıkan ekonomist Selçuk Geçer, şahsi Youtube hesabında paylaştığı yeni videosuyla yine gündem oldu.
Dolar kurunun farklılaşmasının ciddi bir sıkıntı oluşturmasından bahis açarak konuya giriş yapan Geçer “Biraz öğünelim seçimlerin hemen öncesinde 34 liraya dayanır demiştik. İşte o seviyelere gelmiş bulunuyoruz arkadaşlar. Seçimlerden sonra da 40 liranın üzerine doğru hızlı adımlarla ilerleyeceğini tatta 50 liranın kıyısına gelebileceğini söylemiştik. Onu da hep birlikte göreceğiz, boşa konuşmuyoruz burada. Bunları söylememiz bir sebebi var” ifadelerini kullandı.
“MESELE PARA POLİTİKASI DEĞİL EKONOMİ POLİTİKALARIYLA, HUKUKLA İLGİLİ”
Devletin bugüne değin gerçekleştirdiği operasyonlar ve aldığı tedbirlerin “yama” olmaktan öteye geçemediğini ve bu durumu gören herkesin döviz ve altına yüklenmeye başladığını söyleyen Geçer, Türkiye’deki faiz oranları hakkında “Özellikle seçimlerden sonra oluşabilecek riskleri, döviz risklerini gören herkes ve bugüne kadar yapılan işlerin de sadece yamadan ibaret olduğunu gören herkes dövize, altına yüklenmeye başladı. Türkiye’de yüksek faiz diye bir şey yok arkadaşlar. Hala düşük faiz ortamında Türkiye. Çünkü Enflasyonun 20 puan altında. Daha önce de söyledim bir kez daha tekrarlayalım: Amerika ile Türkiye kıyaslandığında, hangisi daha yüksek faiz veriyor diye baktığınızda, Amerika’nın Türkiye’den daha yüksek faiz verdiğini görüyorsunuz. Üstelik döviz bazında. Ya nasıl olur öyle bir şey kardeşim?” dedi.
Ekonomik sıkıntıların halk tarafından çoğu zaman para politikalarıyla ilgili olduğu zannında bulunduğunu fakat problemin daha derinlerde yer aldığını, resmi kaynakların sunduğu verilerin yabancı yatırımcı tarafından ciddiye alınmadığını belirten Geçer, “Mesele para politikası değil ekonomi politikaları ile ilgili hukukla ilgili yani yargıyla ilgili aynı zamanda uluslararası ilişkilerle ilgili yapılan hatalar da üst üste biniyor. Bir de makro ekonomik sıkıntılar var: Merkez Bankası rezervi ortada, cari açık ortada bütçe deliği ortada… Bütün bunların toplamına bakıyor yabancı; bir de TÜİK’in verilerine bakıyor ‘Hadi lan!’ diyor. Bu veriler hiçbir gerçeği ortaya koymuyor o zaman da senin ülkene gelmiyor. 5 değil 15 defa ülkesine gidip adama yalvarsan da adam parasını Türkiye’ye getirmiyor. Göstermelik kredi artışları yapmalarına bakmayın arkadaşlar: b ile b+ arasında kredi puanı olarak hiçbir fark yok. Birisi çok spekülatif birisi daha az spekülatif. Her ikisi de şunu söylüyor: bu ülke yatırım yapılabilir bir ülke değildir.” açıklamalarında bulundu.
“KIÇTAN UYDURMA HİKAYELERİ EKONOMİ MERKEZİNE KOYMAYACAKSIN”
Ekonomiye dair tespitlerini ardı ardına paylaşan araştırmacı içinde bulunulan çetin durumun üstesinden nasıl gelineceği konusunda da kapsamlı tahlil ve önerilerde bulundu. Faiz artışı yaparak ekonomik dar boğazın üstesinden gelinebileceği zannının son derece hatalı olduğunun altını çizdikten sonra güzel günlerin nasıl mümkün kılınabileceğine dair “Adam gibi ayakları yere basan ekonomik politikaların olmak zorunda, reformlar yapmak zorundasın saçma sapan öyle KKM’ydi oydu buydu falan gibi affedersin kıçtan uydurma hikayeleri ekonominin merkezine koymayacaksın. Ekonomi merkezi orası değil. Ekonomi merkezi kendi kaynaklarına üretimden geçiyor. Üretimden de değil, kendi kaynaklarınla üretimden geçiyor: kendi gübreni kullanacaksın, kendi toprağını kullanacaksın, kendi tohumunu kullanacaksın, kendi insanını kullanacaksın, tarımının yanında kendi sanayini, teknolojini kullanacaksın, kendi yüksek teknolojini geliştireceksiniz, muhtaç ederek borçlandırarak ekonomi yönetilmiyor kardeşim. Ekonomiyi yönetmen için aynı 1920 ile 30 aralığında ya da 1920 ile 40 aralığında olduğu gibi planlama yapacaksın. Gerçeklerinle yüzleşecek, teşhisini koyacaksın. Bu teşhisine göre de çözümler üreteceksin. Bu kadar basit” reçetesini paylaştı.
“226 MİLYAR BORCU NASIL ÖDEYECEKSİN”
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e “Bize yarın öbür gün Nas var Nas kardeşim demeyecek ellerinin garantisi var mı yarın öbür gün İnşaat sektörünü canlandırmak için tekrar tırnak içerisinde siyaseti finanse etmek için bir anda faizlerin takır tukur aşağı indirilmeye garantisi var mı?” diye seslenen Geçer, sürdürülmekte olan programın “ilizyon ekonomisi” olduğunu da sözlerine ekledi. Devletin yaklaşan borçları ve ülke ekonomisinin finansmanının nasıl sağlanacağını merak eden araştırmacı konu hakkında şu fikirlerini takipçilerinin istifadesine sundu:
“Botaş ödemeleri var, yurt dışına yapılacak Kısa vadeli borç ödemeleri var: 226 milyar dolara geldi ve artmaya devam ediyor. Bunları neyle finanse edeceksiniz? Yurt dışından para bulamazsanız nereden para bulacaksınız? Merkez Bankası’ndan mı? 17 milyar dolarınız var. Hadi tamam onu harcadınız o da var mı, yok mu belli değil. Aslında döviz cinsinden deniliyor ama dolar değil onlar. Hadi onların da dolar olduğunu kabul edelim ama negatiften zaten, onlara güvenme ihtimaliniz yok. O zaman diğer tüm ihtiyaçları geçtim kısa vadeli borç olan 226 milyar doları nereden bulup ödeyeceksin? Daha bugün TÜİK açıkladı inşaat maliyeti Ocak’ta aylık % 115. 70 artmış; aylık arkadaşlar, yıllık falan değil, aylık! İnşaat maliyet artışını söylüyorum size. Bunlar da TÜİK verileri son derece aslında gerçekten uzak veriler. Bunun çok daha üzerinde maliyet artışları olduğunu gayet iyi, gayet net bir şekilde biliyoruz. Şimdi size soruyorum nasıl enflasyon düşecek de siz faizleri bu seviyede tutarak yabancılara ‘Gel kardeşim, paranı getir’ diyeceksiniz? Yerlilere de ‘kur korumalıdır, parayı getir kardeşim, mevduat faizde yatır’ nasıl diyebileceksiniz? bugün 34 liraya giden Dolar kuru Yarın 4550 liralara gittiğinde enflasyonla nasıl baş edeceksiniz. Bu arada şunu da söyleyeyim size: Siz kuru baskıladıkça kırılganlıkları daha da arttırıyorsunuz. Bütün bunları yapıyorlar ve bizimle hala dalga geçer gibi ilizyon ekonomisini sürdürmeye devam ediyorlar.”